Ana içeriğe atla

Nara'nın Geyikleri ve Oturan Buda

Hayatımızın yaklaşık iki yılı iş nedeniyle California'da geçti; işten arta kalan zamanlarda okyanus şeridinin ve sıcak havanın tadına varmaya çalıştık lakin soğuk ve karanlık okyanus suyu, deniz sporları için pek de ideal bir ortam sunmadı. 3-5 milimetre kalınlığındaki "full body - wet suite" giymeden suyun içinde on dakikadan fazla durmak neredeyse imkansız. Bu soğuk suyun bir sörfçü için tek artısı belki de köpek balıklarının ilgisini çekmemesidir.

Malibu - California  S.Gun 2010

İki senelik Amerika döneminin en güzel yanlarından biri de pasifik'in karşı kıyısına, Japonya'ya bir tatil çıkarması yapabilmemizdi. Tatil planları yaparken, Karayipleri sel götürmesi, 'Little Tokyo' mahellesinde bir sushi restoranında olmamız, Los Angeles'tan Tokyo'ya doğrudan uçuşlar bulunması, kültürüne ve insanına hayran olduğumuz bu ülkeye gitmemiz gerektiğini işaret ediyordu. 

Tokyo, Kyoto ve Osaka'da gezdiğimiz süre boyunca yaptığımız en net gözlem insanların bize ve birbirlerine gösterdikleri saygı ve hoşgörü olmuştu. Bozuk para üstünü bile bir kap içinde iki elleri ile eğilerek uzatan, yanlış yer tarif ettiğini farkettiğinde arkanızdan koşup sizi yakalayan insanlardan söz ediyoruz.


Ülkenin gelişmiş demir yolu ve yoğun tren seferleri şehirler arası ulaşımı oldukça kolaylaştırıyor. Turistler için ülke dışından alınan JR 'Japan Rail Pass' ile her yöne kolaylıkla geçebilirsiniz.

Shinkansen hattı, hızlı trenler için özel bir demir yolu; bu yolu kullanan trenler saatte 320 kilometreye kadar çıkıyor. JR Pass'ın geçmediği tek tren olan Nazomi ise 515 kilometrelik Tokyo - Osaka mesafesini 2 saat 25 dakikada gidebiliyor.


10 farklı tren hattı olduğunu ve trenle zevkli, rahat, dinlendirici bir yolculuğun gerçekleştiğini göz önünde bulundurursak 'JR pass' kesinlikle önceden edinilmesi gerekli bir tür abonman bilet. İnanın yolculuk masraflarınızı çok düşürecektir. JR Pass bilgi için bu linke bakabilirsiniz.

Osaka'dan JR tren hattına bağlı olan Yamotoji Treni ile 35 dakikada Kansai bölgesinde bulunan Nara (奈良市) şehrine vardık. İstasyondan çıkar çıkmaz bisiklet kiralayan bir mekan bulduk, ve günübirlik kiralamak istediğimizi söyledik, mekan sahibinin herhangi bir kimlik kartı ya da ödeme istememesi aslında Japonya halkının birbirine olan güveninin ve saygısının bir göstergesi.


Bisikletlerde en çok ilgimi çeken kilit sistemi olmuştu; tekerleğin üzerindeki balatalara yerleştrilmiş kilitlerin üzerinden anahtarı çektiğinizde tekerlek kilitleniyor. Kimsenin bisikleti sırtlayıp götürmeye tenezzül etmeyeceği bir toplumda oldukça hafif ve etkili bir koruma sistemi.

Akşam olup bisikletleri getirdiğimizde ödemeyi yaptık.

Nara kenti parklar ile iç içe, bazen dükkanların içinden bir zen bahçesine çıkıyorsunuz, veya dükkanların içinde bulunan havuzlarda 220 yıl yaşayabilen koi balıklarının dansını izlerken buluyorsunuz kendinizi


"Nanto" (南都) olarak da anılan Nara kenti için heyecanlanmamızın sebeplerinden biri de UNESCO tarafından dünya mirası kapsamında korunan sekiz adet Budist tapınağına ev sahipliği yapmasıydı. Bunlar; Tōdai-ji, Kōfuku-ji, Tōshōdai-ji, Gangō-ji ve Yakushi-ji Budist tapınakları, Kasuga  mabedi , Heijō Sarayı ve Kasugayama Primeval Ormanı.

Bugün 369 bin nüfusa sahip olan Nara, 710 yılında Japonya'nın ilk başkenti olmuş. Devletin yönetim şeklini Çin'in T'ang hükümdarlığından esinlenerek Japonya'ya taşıyan Nara hükümeti, Budizmi ulusal din olarak tanıyarak, birçok Budist tapınağının yapılmasına izin vermiş.

Tōdai-ji Tapınağı - Nara
Nara'da bir çok mabet (shrine) ve tapınak (temple) ile karşılaşacaksınız. 752 yılında tamamen tahtadan yapılmış ve 1998 yılına kadar dünyanın en büyük tahta binası ünvanını elinde bulunduran, Japonya`nın 7 büyük tapınağından biri olan Tōdai-ji Tapınağı'nın (Büyük Doğu Tapınağı) içerisinde dünyanıın en büyük bronz Buda heykeli bulunuyor. Daibutsu (大仏) olarak da bilinen heykel 15 metre yüksekliğinde oturur şekilde tasvir edilmiş.

Tōdai-ji Tapınağı'nın içinde bugün de halen aktif olarak kullanılan meditasyon alanı bulunuyor. Sadece Budistlerin girebildiği bu alanı tahta bir paravanın arkasından görebiliyorsunuz.

Nara Park - N. 2010
Nara şehrinin sembollerinden Wakakusa Dağı'nın eteklerine konuşlanmış 1000 geyikli Nara Parkı  da Tōdai-ji Tapınağı'na giden yol üzerinde bulunuyor. Sika geyiklerinin tanrının habercileri olduğuna inanıldığından, bu geyikler tarih boyunca kutsal hayvanlar olarak kabul edilmişler ve halen halkın büyük saygısına sahipler; araçlar, caddelere dahi çıkan geyiklerin etrafından dolanıp geçiyorlar.

Nara Park'ın kuzey girişine yakın, Kasuga Shrine'a giden yolda, "Mizuya-chaya" geleneksel çay evi günün tüm yorgunuluğunu alacak şekilde ağaçların arasında  Mizuya nehrinin arkasında bulunuyor. Kasuga Shrine inanışına göre Mizuya nehri gerçek ve manevi dünyayı birbirinden ayıran  bir kutsal bir nehir.

Hayvan sever sevgilim N'nin en çok sevdiği bölgelerden biriydi Nara; geyiklere sarılmak, elimizden beslemek, bir kaç küçük boynuz darbesi ile dürtülmek ve kucağımıza yatıp uyuyan geyiklerle birlikte bir gün geçirmek mükemmel bir deneyimdi.


Nara'da tıpkı bir şarap tadım turu yapar gibi sake tadım turu yapabilirsiniz. Sake, Nara'nın başkent olduğu süreçte ortaya çıkmış pirinç, su ve koji adı verilen bir tür mantardan yapılan ve genellikle ılık içilen alkollü bir içecek. Dini törenlerde, şenliklerde, kutlamalarda içilen ve 10. yüzyıla kadar yapımı devletin himayesinde olan sake, Japonya'nın resmi içeceği.

Benzer formüllerde fakat farklı tatlarda imal edilen sakeleri denemek için gezmenizi tavisye edebileceğim ilginç bir kaç mekan var:

Harushika (1874): Nara Park'tan yürüme mesafesinde küçük tahta bir ev gibi görünen Harushika'ya giriş 400 Yen; 6 çeşit sake, farklı turşu çeşitleri ve hediye olarak verilen Ochoko (özel sake bardakları) dahil. Sake dondurmalı gofret denemek isterseniz de 260 Yen.


Daibutsu - Nara
Ume no Yado Shuzo (1893): Ume no Yado, Inn of the Plum Tree): Bahçesindeki 300 yıllık erik ağacından adını alan mekanda tadı özel sakeler bulabilirsiniz. Japon olmayan tek sake ustası Philip Harper da burada çalıştıktan sonra "Sake'nin Kitabı" adlı eserini çıkartmış.

Okura Honke (1896; Kinko, Okura): Nijo dağının eteklerinde bulunan Taima Tapınağı'nın yakınlarındaki mekanda kendilerine özgü "Hinohikarı" pirinçinden ve eskiçağlardan kalan teknikler ile yaptıkları Dakushu isimli sakeler denenmeli.

Kitaoka Honten (1850 Yatagarasu):  Kendilerine özel Daiginjo sakeleri ile ünlü bu mekan Yoshino bölgesinde bulunuyor.

Nara`nın UNESCO listesindeki diğer mekanlar:

Tōshōdai-ji Temple: Çinli bir budist monk olan Jianzhen tarafından 759 yılında yapılmış olan tapınak, 1200 yıl önce Nara başkent olduğunda Nara'nın şehir merkezi konumundaki bölgede bulunuyor. JR Nara tren istasyonundan 70 ya da 72 nolu otobüsler ile Toshodaiji durağına 10 dakikada gidebilirsiniz; giriş ücreti 600 Yen idi.

Mizuya-Chaya - Nara Geleneksel Çay Evi
Gangō-ji Temple: Aslında ilk olarak Asuka şehrinde Sago no Umako tarafından 588 yılında imparator Sushun'un yapımını onayladığı bu küçük tapınak ilk olarak Hakoji, sonra Auka ve en son olarak da Gangō-ji olarak adlandırılmış. Başkentin değişmesi ile 718 yılında Nara'ya taşınmış... Naramaıchi bölgesinde bulunan, tamamı tahta olan ve Nara'nın diğer tapınaklarına göre küçük kalan Gangō-ji tapınağının en büyük özelliği Japonya`nın ilk Budist tapınağı olması. 15. ve 19. yüzyılda çıkan yangınlarla bir çok orjinal parçasını yitirmiş olsada huzur veren yapısını halen koruyor.

Kasuga Shrine: İlk olarak 768 yılında yapılmış, Fujiwara ailesine ait olan tapınak içindeki bronz lambaları ile biliniyor. Yakınındaki Kasugayama ormanı ile birlikte Unesco`nun mirasları listesinde.

Heijō Palas: Nara kenti Japonya'nın başkenti olduğu sıralarda adı Heijō-kyō idi, Heijo sarayı da 710 ve 794 yılları arasında emperyal ailenin ikamethanesi olarak kullanıldı. Başkent Heian`a (Bugünkü Kyoto) taşınınca buradaki bakanlık binaları da başkente taşındı. Ana girişi Suzaku caddesinin sonundaki Suzaku kapısı olan ve eskiden seromonilerin ve kutlamaların yapıldığı büyük bir meydana açılan eski palas mekanı, Japon tarihini sevenlerin ilgisini çekebilir.


Kasugayama Primeval Ormanı: İlk çağdan kalma 250 hektarlık Kasugayama tepesinde bulunuyor. 175 farklı çeşitte ağaca, 60 farklı çeşit kuşa ve 1180 farklı çeşit böceğe ev sahipliği yapıyor. Kasuga Grand tapınağına da yakın olan ormanda 841 yılından bu yana avlanmak yasak.

Horyuji Temple: Prens Shotoku`nun emri ile 7. yüzyılda yapılan tapınak dünyanın en eski tahta binası unvanına sahip. Horyuji tapınağının beş katlı Pagoda binası, bir inanışa göre temellerinde Buda`nın kemiklerini barındırmaktadır. Binanın kuzeye, güneye, doğuya ve batıya bakan yönlerinde Buda`nın hayatının farklı periyodlarını tasvir eden heykeller bulunuyor.

Nara Dorīmurando - Nara
Nara'nın ilginç özelliklerinden biri de terkedilmiş bir eğlence parkına sahip olması. Nara'nın rüyalar alemi (Nara Dorīmurando) 1961 yılında Disneyland'dan esinlenerek yapılmış fakat 2006 yılında ziyaretçi sayısının az olmasından dolayı kapanmış. 2006'dan bu yana doğa, bu parkı yavaş yavaş geri alıyor. Fotoğrafçılar için mükemmel bir kontrast sunan bu park da ilginizi çekebilir. Güvenlik görevlilerini atlatıp gizliden içeri sızmanız gerekebilir. paslanmış demir rayları, eskimiş ahşap iskeleler çiçekler ve çimenlerce istila edilmiş durumda.

Nara; hayvanları, doğayı, huzuru, Japon tarihini ve özellikle budizmi seven gezginlerin behemehal görmesi gereken bir şehir.

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Madam Katia'nın Şapkaları

2012 yılının Aralık ayında, Beyoğlu'da Galatasaray'dan Tünel'e doğru yürürken sağ kanattaki tarihi binalardan birinin altından geçerek girilen Hazzopulo (Hacopu) Pasajı'ndayım. Büyülü bir pasaj burası. Renk renk dükkanlar var içinde. Hediyelik eşya, takılar, süs malzemeleri, sahaflar ve yakın dönemde mantar gibi çoğalan çay kahve mekanları ile dolup taşan pasajda vitrini oldukça sönük bir dükkan var. Camekanın içine, vitrinin sadeliğine uyan küçücük bir tabela yerleştirilmiş: Şapkacı Katia .

Dispanserin Bahçesinden Işıltılı Caddelere

Lise çağımdaydım. Evim Balıkesir’deydi. Ailem, arkadaşlarım, tüm yaşantım orada, o küçük ve sevimli şehrin içindeydi. Sevimli olmasına sevimliydi ama, tüm diğer taşra kentleri gibi Balıkesir de insana dört duvar arasında kalmış hissi veren, sınırlı, kapalı bir yerdi. Sanki hayatın bir fragmanını yaşıyorduk orada, gerçeği kentin duvarlarının ötesinde; İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’deydi. Gürül gürül akıyordu da hayat, biz orada öylece duruyor gibiydik, sanki. Her ayın başında, Şan Sineması’nın hemen karşısındaki gazete bayisine büyük bir heyecan içinde koşmamız bu yüzdendi. Tüm dünya, geçmişin ve geleceğin toplamı hatta, sanki yoğunlaşıp tek bir kara deliğe çökmüş ve o da koca evrende gelip bu büfenin önündeki “Yaysat” sepetine düşmüştü. Sinema, Atlas ve Gezi dergilerinin yeni sayıları gelmişse onları hemen raftan kapar, eğip bükmeden, üzerlerindeki naylona dahi zarar vermeden çantalarımıza atar ve evlerimizin, Underground Cafe’nin, yahut bahçesinde saatlerce oturduğumuz hüküm

Vancouver Git Başımdan Ben Sana Göre Değilim

Vancouver gezisinde kenara not aldığım bilgiler boşa gitsin istemedim ve ham bilgi olarak ekledim. Detayl ı  deneyimlerimizi aktard ı ğı m ı z  Vancouver yazı dizisine ise bu linkten ula şabilirsiniz.  Belki de Vancouver tam size göre bir şehirdir. Vancouver git başımdan ben sana göre değilim.  Ümitsizliğimi olsun anlasana  hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim.

Aç Kapıyı Melek, Ben Geldim

Mart ayında bir gün, bir Cuma günü. Saat öğleden sonra 4:30. Sabah hava sıcaklığı eksi otuz santigrat derece idi, şimdi ısındı biraz, yalnızca eksi on. Ah Ottawa, söyle yetmedi mi artık bu kış? İşten koşar adım çıkıyorum. Melek otoparkta beni bekliyor. Önce camları kaplamış olan buzu elimdeki uzun saplı plastik spatula ile bir güzel kazıyorum. Eğer dünyanın bu köşesinde yaşamayı hayal ediyorsa oralarda birileri, işte bu gerçeği de hayallerinin bir köşesine dahil etmeli. Zira spatulayla buz kazımak yemek yemek, su içmek gibi hayatın doğal bir parçası buralarda. Araçların camlarına yapışan kar taneleri buzlaşıyor, kaskatı kesiliyor. İşin yoksa her allahın günü kazı babam kazı.