Ana içeriğe atla

Görkemli Buz Yolu Gezisi

Zamanda yolculuk yapabileceğiniz en keyifli rotalardan biri Unesco Dünya Doğal Kültür Miras Listesi'nde bulunan Kanada Rocky Dağları'na giden yol üzerinde, Jasper ve Banff ulusal parklarını birbirine bağlayan ve Alberta eyaletinin 93 nolu otabanı olarak da bilinen "The Icefields Parkway" rotası.


Bir nevi buzul çağlarını deneyimi yaşayacağınız bu geziyi Calgary şehrinden araba kiralayıp bir günde de yapabilirsiniz, lakin yol boyunca sizi sağlı sollu sarmalayacak doğa güzelliklerinin doya doya tadına varmak için kendinize en az 3 gün ayırmanızı ve yol üzerindeki kamp alanlarında doğa ile baş başkonaklamanızı tavsiye ederim.  

Hava durumundan dolayı bir çok doğa sporunda el verişli en ideal dönem Temmuz ve Ağustos ayları olur. Bu tarihlerde yapacağınız geziler için kamp alanlarında konaklama fırsatı çin oluşacak yoğun talepten dolayı olası kamp alanlarında yerinizi internet üzerinden bir kaç ay önceden rezerve ettirmeniz gerekecek.

Kış aylarında gezecek olanlar için arabanızda en azından battaniye, fener, kar küreği, -20 C ve daha soğuğa dayanaklı uyku tulumları bulundurmayı ihmal etmeyin. Bu hava koşullarında kamp fikrini düşünebiliyorsanız zaten kamp konusunda deneyimlisinizdir, daha detaylı bir kamp listesini paylaşmaya gerek duymuyorum.

Brandon Smith - Alberta

Aslına bakarsanız bu 232 kilometrelik olağanüstü rotayı yaz aylarında motorsiklet ya da bisiklet ile tamamlamak çok daha keyifli olur. Bir diğer alternatif ise tur otobüsleri ve tren ile gezmek. Benim hayalim ise bir Temmuz ayında, hafif bir tur bisikleti ve arkasında yine hafif bir römork üzerinde taşıyacağım kamp eşyalarım ile bir haftalık sürede bu rotayı pedal çevirerek yapmak olurdu. Bol yokuşlu bu yol için sağlığınızın ve bisiklet kondisyonununuzun iyi olması gerekli.

3350 metre ye kadar yüksekliği bulunan buzul dağların eteklerinden geçen virajlı yollar boyunca, göller, şelalerler, ve eski çağlardan kalma buzulların yanı sıra yol kenarında bir çok vahşi hayvanı ait oldukları doğada fotograflama imkanınız olacak. Bizim Mayıayındaki gezimiz sırasında yol kenarlarında kolaylıkla rastlanabilen ayı, geyik, kirpi cinsleri dışında bir tırmanışımız sırasında yolumuz dağ keçileri tarafından narince kesildi.

S.Gun - Alberta

Bu gezi süresince beni en çok hayret ve hayranlığa düşürüp Kanada'yı neden çok sevdiğimi tekrar hatırlatan bir başka husus da, dağların arasından geçerek doğal hayatı bölen insan yapımı, asfalt otobanların her 50-60 kilometresinde bulunan üst geçitler oldu. Üst geçit deyince aklınıza büyük şehirlerde görmeye alıştığımız merdivenli şaheserler gelmesin, bahsettiğim geçitler birer otobanın iki yanını birbirine bağlayan, toprak ve çimenlerle örtülü, ağaçlarla kaplı, yola bakan yanları çitletlerle örülü, büyük baş hayvanların yolun bir tarafından diğer tarafına geçmesi için yapılmış üst geçitler. Küçükbaş hayvanlar için ise otobanın altından geçirilen tüneller yapılmış. Bu sayede küçükbaşlar büyüklerine yem de olmuyorlar. Herşey bir yana doğal hayat için bu ince ayrıntıyı düşünen zihniyet, yapımını sağlayan eyalet, ekonomik bütçe ayıran ülke sevilmeye değerdir.

Bu rota kışları kar yağışının çok yoğun olduğu bir kaç gün haricinde bütün yıl açık, Jasper kasabasından 105 kilometre uzaklıkta bulunan Columbia Buz Yolu turizm merkezi ise Nisan 15 ve Ekim 15 tarihleri arasında hizmet veriyor.

Kanada`da yaptığımız en güzel ve tekrar yapmak istediğimiz, yetmeyen gezilerden biri kesinlikle bu geziydi. Vahşi dağlık hayat konusunda yol boyunca bir çok gözlem yapabileceğiniz fırsatlar önünüze çıkacak. Yol kenarlarında ve yapacağınız yürüyüşler sırasında ayı, farklı çeşitlerdeki geyikler (elk, moose, caribou), dağ keçisi başta olmak üzere bir çok vahşi hayvanla karşılacaksınız.

Brandon Smith - Alberta

90 dakika civarında süren altı tekerli "Ice Explorer" adı verilen araçlar yine Nisan ortasından Ekim ortasına kadar hizmet veriyor. Bu araçlar ile Columbia Buz Yolu'nun normal araçlarla gidemeyeceğiniz kısımlarını görme fırsatınız olacak.

Stutsfield Buzulunda bulunan manzara noktasından ön plandaki çam ağaçlarının ardında tepesi buzlu dağ manzarasını izlerken yüzlerce yıllık buzulların havasını ciğerlerinize iekeceksiniz..

Bu büyülü doğa ile biraz daha yakın zaman geçirmek isterseniz yazları buzulların erimesi ile yükselen nehirlerde rafting (whitewater rafting), kamp, dağ yürüyüşleri ve bisiklet turları, kışları ise kros kayağı (cross country skiing) yapabilirsiniz.

S.Gun - Alberta

Etrafındaki buzulların beslediği etkileyici turkuaz-mavi rengi ile Peyto gölü`de yine Banff Ulusal Parkı içinde bulunuyor. Gölün ismi Banff bölgesinde eski bir kılavuz olan Bill Peyton`dan geliyor.  Bu gölü izlemenin en güzel noktası "Bow" tepe noktasına tırmanmak olur.

Yolculğun en muhteşem ve nefes kesici ve bir okadar da dinlendirici yanlarından bir mola noktası da Louise golü manzarası ile Fairmont Chateau Lake Louise otelinde en azından bir öğle yemeği için duraklamak ve manzarayı hafızalarınızın "mutlu dakikalar" bölününe kaydetmek olacaktır.  Mayıs ayı ile yavaştasn erimeye başlayan göle işerseniz girebilirsiniz.

Banff kasabasına kadar eğer bir tur otobüsü ile geldiyseniz ve maceraya açıksanız, Rocky Mountaineer treinine atlayıp dağları yaran muhteşem geçitler ve kristal berraklığında göllerin manzarasında önce Kamploops kasabasına, burada bir gün dinlenip sonraki gün de Kamploops'tan Rocky Sıradağlarını aşarak Pasifik Okyanusu kıyısında bulunan Vancouver şehrine varabilirsiniz.

Buz Yolu seyahetiniz boyunca kaçırmak istemeyeceğinzi noktaları şu şekilde sıralayabiliriz;
  • Athabasca Şelaleleri
  • Peyto Gölü ve Crowfoot Buzulları'nda mola
  • Minnewanka gölünde bot turu
  • Louise Gölü
  • Hoodoos gözlem noktası
  • Johnston Kanyonu ve Bow nehri
  • Emerald Gölü, Yoho vadisi, Victoria dağı ve Victoria büzülü, Takakkaw Şelalesi ve Kıkıng Horse nehri üzerindeki doğal köprü oluşum
  • Banff kasabasından Kamploops kasabasına Rocky Mountaineer treni ile  yolculuk.
  • Kamploops kasabasından Vancouver şehrine Rocky Mountaineer treni ile yolculuk

Seyahatiniz öncesi aşağıdaki sitelere  de önceden göz atmayı unutmayın.


Haziran, 2015
S.Gun

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Madam Katia'nın Şapkaları

2012 yılının Aralık ayında, Beyoğlu'da Galatasaray'dan Tünel'e doğru yürürken sağ kanattaki tarihi binalardan birinin altından geçerek girilen Hazzopulo (Hacopu) Pasajı'ndayım. Büyülü bir pasaj burası. Renk renk dükkanlar var içinde. Hediyelik eşya, takılar, süs malzemeleri, sahaflar ve yakın dönemde mantar gibi çoğalan çay kahve mekanları ile dolup taşan pasajda vitrini oldukça sönük bir dükkan var. Camekanın içine, vitrinin sadeliğine uyan küçücük bir tabela yerleştirilmiş: Şapkacı Katia .

Aç Kapıyı Melek, Ben Geldim

Mart ayında bir gün, bir Cuma günü. Saat öğleden sonra 4:30. Sabah hava sıcaklığı eksi otuz santigrat derece idi, şimdi ısındı biraz, yalnızca eksi on. Ah Ottawa, söyle yetmedi mi artık bu kış? İşten koşar adım çıkıyorum. Melek otoparkta beni bekliyor. Önce camları kaplamış olan buzu elimdeki uzun saplı plastik spatula ile bir güzel kazıyorum. Eğer dünyanın bu köşesinde yaşamayı hayal ediyorsa oralarda birileri, işte bu gerçeği de hayallerinin bir köşesine dahil etmeli. Zira spatulayla buz kazımak yemek yemek, su içmek gibi hayatın doğal bir parçası buralarda. Araçların camlarına yapışan kar taneleri buzlaşıyor, kaskatı kesiliyor. İşin yoksa her allahın günü kazı babam kazı.

İstanbullu Bir Turistin Gözünden Ottawa - 2

17 Haziran Cuma: Chateau Laurier diye oldukça büyük bir otelin arkasında bulunan Majors Hill park mükemmel bir yer, öğlen yemeğini yine Bottega'dan alıp bu parka yürüdük.  Çimenlerin üzerinde bir ağaç gölgesine oturduk. Parkta hula hup çevirenler, frizbee oynayanlar çocuklarını çimenlere salıp onlarla beraber yuvarlananlar, kitap okuyanlar, yanlarında getirdikleri darbuka benzeri (djembe) enstrümanları çalanlar hepsi burada. Mutluluk tepesi olmuş burası.  Karşımızda Parlamento binasının arka cephesi görünüyor ve biraz aşağı doğru bakarsak Ottawa Nehri ve karşı kıyı Quebec eyaletinin Gatineau şehri.

Dispanserin Bahçesinden Işıltılı Caddelere

Lise çağımdaydım. Evim Balıkesir’deydi. Ailem, arkadaşlarım, tüm yaşantım orada, o küçük ve sevimli şehrin içindeydi. Sevimli olmasına sevimliydi ama, tüm diğer taşra kentleri gibi Balıkesir de insana dört duvar arasında kalmış hissi veren, sınırlı, kapalı bir yerdi. Sanki hayatın bir fragmanını yaşıyorduk orada, gerçeği kentin duvarlarının ötesinde; İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’deydi. Gürül gürül akıyordu da hayat, biz orada öylece duruyor gibiydik, sanki. Her ayın başında, Şan Sineması’nın hemen karşısındaki gazete bayisine büyük bir heyecan içinde koşmamız bu yüzdendi. Tüm dünya, geçmişin ve geleceğin toplamı hatta, sanki yoğunlaşıp tek bir kara deliğe çökmüş ve o da koca evrende gelip bu büfenin önündeki “Yaysat” sepetine düşmüştü. Sinema, Atlas ve Gezi dergilerinin yeni sayıları gelmişse onları hemen raftan kapar, eğip bükmeden, üzerlerindeki naylona dahi zarar vermeden çantalarımıza atar ve evlerimizin, Underground Cafe’nin, yahut bahçesinde saatlerce oturduğumuz hüküm