Saraybosna’daki, Prag’daki, Ottawa’daki,  İzmir’deki, Kastamonu’daki    veya dünyanın herhangi bir yerindeki  köhne bir bahçede    gün batarken  karşılıklı oturup rakı içmek istediğim    yegane arkadaşım için... Dedem için...           “Ömrümce tanımadığım üvey kardeşimin şehrinde gibiyim Saraybosna’da” diye yazmıştım eve döndüğümde. Saraybosna'nın geçmişten güçlü izler taşıyan gizemli sokakları; modern ve Avrupai görünümlü ışıklı caddeleri; rengarenk ve hareketli dükkanları; daha dün yaşanan akıl almaz drama rağmen cıvıl cıvıl, hayat dolu insanları ve kişide sanki batıya değil de doğuya doğru seyahat etmiş hissi uyandıran Osmanlı yapısı eski şehir merkezi beni hiç beklemediğim biçimde şaşırtmış ve hatta bu kenti yıllarca görmezden gelmiş olduğum için hafif utangaç bir pişmanlığa sürüklemişti.