Ana içeriğe atla

Kuzey Pasifik'in Doğa Harikası: Vancouver - 2

Ne yorulduk arkadaş.

Dün gece burlesque show dediler, o bar, bu bar dediler, sabahımız şaştı. Halbuki erkenden kalkıp arabayı hazırlayıp Whistler'a yola çıkacaktık. N'oldu ?

Tabi ki sabah Whistler yolculuğuna hazırlanmamız, kiraladığımız minibüse kayak malzemelerini ve 4 kişilik eşyayı doldurmamız tahminimizden daha uzun zaman aldı.


Vancouver`da otuz bine yakın İranlı nüfus var, ağız tadımıza göre poğaça satan köşedeki İranlı bakkaldan yolluk alıp şehir merkezinden Stanley Park`a doğru yöneldik.  Lions Gate köprüsü ile 99 no'lu otobana (bir diğer adı ile Denizden Göğe - Sea to Sky) bağlanıp, büyük bir heyecanla kuzeye doğru direksiyon kırdık, Whistler Dağı'nın yolunu tuttuk.

Solumuzda Pasifik Okyanusu yavaş yavaş kırsala giriyor, Georgia Boğazından, Atnalı Körfezi'ni geçip ileride Squamish nehri ile buluşuyor. 

Sağlı sollu dağların tepesindeki kar çoğalmaya başlarken hava derecesinde hissedilir bir düşüş oldu.


Lapa lapa yağan karın ardından dağın tepesinden göle doğru inen bir gök kuşağı belirdi. 2 saatlik yol boyunca manzaramız mükemmeldi.

Bu muhteşem manzaralı toprakların ilk sahiplerini, yerli kabileleri unutmamak gerek. Eyaletin tarihi, 6000 yılı öncesinde bu topraklarda yaşamış olan yerli kabilelere (First Nations) dayanıyor. 

Bir çok yer hala yerli diliyle anılıyor. Örneğin feribot terminali; Tsawwassen (ta-WA-sen), Ucluelet yarım adası: (you-CLUE-let).  Bir de Vancouver şehrinin ismi ortada görünmeyen bir "g" harfi ile okunuyor. Vangcouver olarak (Türkçe: Vengkuğvır).

Başta Tlingıt, Sekanı, Haida, Nootka, Chilcotin, ve Shuswap kabileleri olmak üzere  200`u aşkın yerli kabile B.C eyaletinin %5 nüfusunu  oluşturuyor.

Bir saygı göstergesi olarak Sea to Sky otobanı boyunca tüm levhalar çift dilde, Ottawa`da alıştığımız gibi Fransızca değil yerlilerin anadilinde yazılmıştı.

Gastown bölgesinde yerlilerin heykel, resim gibi sanat eserlerini sergileyen ve satan dükkanlardan güzel bir totem alabilirsiniz.

Kayak pistinin 16:00 de kapanacak olmasından dolayı bugün kayak pistlerine çıkmak yerine dağın eteklerindeki İskandinav SPA merkezinde dinlenip geceyi dağın eteklerindeki bir barda muhabbet ederek geçirdik.

Amsterdam adlı barın duvarları bu bara müşteri olarak gelen kızların renkli sütyenlerinden taşan göğüs resimleri ile doluydu, ve gecenin ilerleyen saatlerinde bir çok barda olduğu gibi de burda da kızlar barın üzerine çıkıp dans etmeye başladılar, yine eğlenceli ve uzun bir geceydi. 


Yılda 1200 cm civarında kar yağışı alan Whistler'da kayak maceralarının özel bir yeri olduğundan, bunu ayrıntılı şekilde anlatmak için başka bir yazıya saklıyorum.

Bu zamana kadar yapılan kış olimpiyatlarında olimpiyat sürecinde en çok altın madalya kazanma rekoru Vancouver / Whistler 2010 olimpiyatlarında 14 altın ile Kanada'nın eline geçti. Whistler-Blackomb dışında Kimberley, Fernie, Revelstoke gibi kayak merkezleri de şehre yakın  daha ucuz alternatifler.


Şehir merkezi ile iç içe, beşyüzbin ağaca ev sahipliği yapan Stanley Park`ın etrafında 8.8 kilometrelik bisiklet ve koşu yolu "Sea Wall" u bisiklet kiralayarak gezdik. İçinde akvaryum, plaj, bahçe ve yürüyüş patikaları, ve yerlilerin totemleri bulunan Kanada`nın en büyük şehir-içi parkı.

Biz SeaWall'a vardığımızda hava serindi ve korunaksız sahil şeridine kuzey rüzgarları vuruyordu, turumuzu tamamlayıp şehir merkezindeki Batı Pender sokağında yer alan "Finch's" in nostaljik havasında kahve molası verip, ısındık. 

Yanınızda su geçirmez Gore-Tex bir mont ve yumuşak, çabuk kuruyan bir Polar hırka bulundurmayı unutmayın. Yağmur ve soğuk rüzgarların ne zaman başlayacağını kestirmek oldukça güç.


Bir çok kültürün buluşma noktası olan bu şehirde orta doğu yemekleri sunan East is East restoranında öğle yemeği için mola verdik. İran ve Afgan mutfağından tatlar deneyebileceğiniz Vancouver'da 2 farklı adresi olan bu restoranlarda akşamları canlı müzik ve dans eşliğinde yemek yiyebilirsiniz.

Akşam yemeği için ise Denman Caddesi üzerinde West End bölgesinde bulunan Espana Restaurant, İspanyol mutfağını denediğimiz çok güzel bir yer oldu.

Ardından grup olarak Gastown'da bulunan Guilt & Co adlı mekanda solist ve gitaristliğini Ryan Güldemord'un yaptığı mother mother adlı grubunun doğaçlama (improv) jam performansının içine girdik. Hafif yer altında olmasına rağmen geniş bir alana sahip bu barda çalan müziğin kalitesi dışında aklımda kalan bir diğer özelliği ise kadınlar ve erkekler için tuvalet kapılarının aynı yere açılması ve lavabo kısmının barın içinden görülüyor olmasıydı.

Gastown Vancouver`ın ilk yerleşim mahallesi, adı 1860'larda bölgede bar sahibi olan Gassy Jack Deighton`dan geliyor. Altına hücum (Gold Rush) olarak bilinen süreçte oldukça kazançlı bir dönem geçiren Gassy`nin adı bölge ile bir anılmaya başlıyor. 

Bu bölgedeki kendine has mağazaları gezerken Water caddesi üzerinde bir de buhar ile çalışan saati göreceksiniz.

Bu sabah yağmur çiseliyor. Planımız uzun zamandır görmeyi iple çektiğim Capilano nehrinin 70 metre üstünde kurulu, 137 metrelik  Capilano Asma Köprüsü`nün de içinde bulunduğu parkı gezmek. National Geographic dergisinde fotoğrafını ilk gördüğüm günden beri merak ettiğim köprünün bulunduğu parkı yılda 750.000 turist geziyor. 

Ne yazık ki kafamda oluşturduğum Capilano Koprusu ile gördüğüm örtüşmedi. Ben medeniyetten daha uzak, daha macera dolu ve daha uzun bir kopru canlandırmıştım kafamda. 

Bu turistik parka günlük giriş ücreti $31.95, işin ilginci British Columbia eyaletinde ikamet edenlere yıllık paso da aynı fiyat.


Görülmesi gereken bir diğer bölge de Granville adası ve herşeyin tazesini bulabileceğiniz halk pazarı, bir çok yerel sanatçının da eserlerinin satıldığı mahalle oldukça renkli konserlere ev sahipliği yapıyor. Biz çok güzel bir caz konserine denk geldik.

Vancouver'ı çevreleyen manzarayı görmenin bir diğer güzel yolu da Sky Train. Şehir merkezini ve ve North Shore dağlarını gözlemlemek için ideal bir metro hattı.

Çevreci sivil toplum kuruluşu Greenpeace 1971 yılında Vancouver'da kurulmuş. British Columbia eyaletinin kuzeyinde bulunan ABD'nin Alaska eyaleti sınırlarındaki Amchitka adasında gerçekleştirilen nükleer denemeleri protesto etmek için kurulan Greenpeace hükümetlerden, şirketlerden ve siyasi partilerden bağış kabul etmeden çevreyi koruma protestolarına halen devam etmekte.


University of British Columbia Anthropology Müzesi kesinlikle görülmesi gerekenler listemizdeydi fakat pazartesi günleri kapalı olduklarından ancak arkasındaki güzel manzarayı ve bir kaç totemi görebildik, yine de manzarası bir muhteşemdi.

BC nin eğitim sistemi Kuzey Amerika`nın en iyi kolej-ünivesite arası transfer sistemine sahip. Bu sayede kolejde aldığınız sertifika ders ve kredileri üniversitede diploma için sorunsuzca denklik alarak kullanabiliyorsunuz.

Vancouver Canucks buz hokeyi takımı NHL`de oldukça bilinen bir takım, takımdan daha çok taraftarları daha ünlü, herhangi bir maça denk gelmedik. 2011`de televizyonlardan izlediğimiz Boston Bruins takımı ile Stanley Kupası maçı sonrası çıkan ayaklanmalarda 140 kişi yaralanmış, 4 kişi bıçaklanmış, 101 kişi tutuklanmış, 17 araç yakılıp toplamda 4.2 Milyon dolarlık bir zarar verilmişti. Bu huzur dolu şehrin karakteri iş buz hokeyi takımlarının kupa maçına gelince değiştiriyor gibi. 

İstatistik Kanada`nın verilerine göre Vancouver'da işsizlik oranı %7.0 Bir çok iyi şirketin (IBM, E.A Games, Accenture, SAP) Vancouver`da ofisleri mevcut lakin Ottawa`da ortalama yıllık gelir $84.410 iken Vancouver`da $68.970  [12


Vancouver`da mesleğiniz ile ilgili iş ilanlarına bakabileceğiniz tavsiye edebileceğim üç güzel site var; IndeedBcJobs ve Glassdoor.

Gelir oranlarını karşılaştırmak için Vancouver`da bir yazılım mühendisinin farklı şirketlerdeki ortalama maaş tablosuna göz atalım. [1]

Ayrıca 5 şehirde farklı mühendislik dallarında okul sonrası başlangıç maaşlarını gösteren bu tablo da konu hakkında fikir edinmenize yardımcı olacaktır. [2]

Ev fiyatlarının yüksek olduğundan bahsetmiştim, ortalama bir müstakil evin fiyatı 2014 yılında $1,254,587 bu fiyat aslında Londra ve New York ortalamasının da üstünde. Kiralık ev fiyatlarına göz atmak için ise bu linki takip edebilirisiniz.


Sonuç olarak doğasına kelimelerin kifayetsiz kaldığı bu şehri beğenmemek elde değil.  Yelkenli ile açılınacak okyanus, rakı, taze balık, en güzelinden kayak pisti, sörf okulu, Japon elinden taze sushi her daim mevcut; kar temizleme, tuzdan arabam eridi, soğuktan kulaklarım dondu, kafama çatıdan buz düşecek kaygısı yok. B.C Üniversitesi de şehrin en güzel burunlarından birine konuşlanmış, bu üniversitede herhangi bir bölümü okumak oldukça zevkli olurdu.

Türkiye`den ziyaret etmek isteyenler için, İstanbul ile Vancouver arası uçak bileti fiyatları dönemine göre $1100 - $1600 arası değişiyor (Link)


Bu kadar bilgi sonrasında neredeyse Vancouverlı, yani  "Vancouverite" oldunuz :)

Yazının birinci bölümü mü vardı? Hop bir dakika   tıklayın >>>>>>

S.Gun
Şubat, 2014 



Yorumlar

  1. Vancouver hakkında bilgi deposu olmuş bu yazı dizisi - Elinize sağlık

    YanıtlaSil
  2. guzel olmus patron. eline saglik

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Madam Katia'nın Şapkaları

2012 yılının Aralık ayında, Beyoğlu'da Galatasaray'dan Tünel'e doğru yürürken sağ kanattaki tarihi binalardan birinin altından geçerek girilen Hazzopulo (Hacopu) Pasajı'ndayım. Büyülü bir pasaj burası. Renk renk dükkanlar var içinde. Hediyelik eşya, takılar, süs malzemeleri, sahaflar ve yakın dönemde mantar gibi çoğalan çay kahve mekanları ile dolup taşan pasajda vitrini oldukça sönük bir dükkan var. Camekanın içine, vitrinin sadeliğine uyan küçücük bir tabela yerleştirilmiş: Şapkacı Katia .

Dispanserin Bahçesinden Işıltılı Caddelere

Lise çağımdaydım. Evim Balıkesir’deydi. Ailem, arkadaşlarım, tüm yaşantım orada, o küçük ve sevimli şehrin içindeydi. Sevimli olmasına sevimliydi ama, tüm diğer taşra kentleri gibi Balıkesir de insana dört duvar arasında kalmış hissi veren, sınırlı, kapalı bir yerdi. Sanki hayatın bir fragmanını yaşıyorduk orada, gerçeği kentin duvarlarının ötesinde; İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’deydi. Gürül gürül akıyordu da hayat, biz orada öylece duruyor gibiydik, sanki. Her ayın başında, Şan Sineması’nın hemen karşısındaki gazete bayisine büyük bir heyecan içinde koşmamız bu yüzdendi. Tüm dünya, geçmişin ve geleceğin toplamı hatta, sanki yoğunlaşıp tek bir kara deliğe çökmüş ve o da koca evrende gelip bu büfenin önündeki “Yaysat” sepetine düşmüştü. Sinema, Atlas ve Gezi dergilerinin yeni sayıları gelmişse onları hemen raftan kapar, eğip bükmeden, üzerlerindeki naylona dahi zarar vermeden çantalarımıza atar ve evlerimizin, Underground Cafe’nin, yahut bahçesinde saatlerce oturduğumuz hüküm

Aç Kapıyı Melek, Ben Geldim

Mart ayında bir gün, bir Cuma günü. Saat öğleden sonra 4:30. Sabah hava sıcaklığı eksi otuz santigrat derece idi, şimdi ısındı biraz, yalnızca eksi on. Ah Ottawa, söyle yetmedi mi artık bu kış? İşten koşar adım çıkıyorum. Melek otoparkta beni bekliyor. Önce camları kaplamış olan buzu elimdeki uzun saplı plastik spatula ile bir güzel kazıyorum. Eğer dünyanın bu köşesinde yaşamayı hayal ediyorsa oralarda birileri, işte bu gerçeği de hayallerinin bir köşesine dahil etmeli. Zira spatulayla buz kazımak yemek yemek, su içmek gibi hayatın doğal bir parçası buralarda. Araçların camlarına yapışan kar taneleri buzlaşıyor, kaskatı kesiliyor. İşin yoksa her allahın günü kazı babam kazı.

İstanbullu Bir Turistin Gözünden Ottawa - 2

17 Haziran Cuma: Chateau Laurier diye oldukça büyük bir otelin arkasında bulunan Majors Hill park mükemmel bir yer, öğlen yemeğini yine Bottega'dan alıp bu parka yürüdük.  Çimenlerin üzerinde bir ağaç gölgesine oturduk. Parkta hula hup çevirenler, frizbee oynayanlar çocuklarını çimenlere salıp onlarla beraber yuvarlananlar, kitap okuyanlar, yanlarında getirdikleri darbuka benzeri (djembe) enstrümanları çalanlar hepsi burada. Mutluluk tepesi olmuş burası.  Karşımızda Parlamento binasının arka cephesi görünüyor ve biraz aşağı doğru bakarsak Ottawa Nehri ve karşı kıyı Quebec eyaletinin Gatineau şehri.