Ana içeriğe atla

Foça'da Bıraktım Ruhumu

Onlar kentlerini, 
bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzü 
ve en güzel iklimde kurdular.

Heredot


Foça için söylenmiş bu sözler. Truva Savaşını yazmak için Anadolu’ya geldiğinde Foça'ya hayran kalan Heredot'un anlattıklarindan çok daha fazlasıdır Foça. Kalbinizin ve ruhunuzun Ege'de kalmasının yegane sebebi oluveriyor bu şirin kasaba. 

Benim için ise; İzmir'e olan aşkımın başlangıç noktası, çocukluğumun oyun bahçesi, bugünümün mutluluk diyarı.

Micro Talasa - S.Gun 2014
Karayoluyla İzmir'den Çanakkale yönüne giderken 75 dakikalık yol mesafesindedir; Karşıyaka, Çiğli, Menemen'den sonra Buruncuk'u da geçin, Foça levhasını takip edin. İzmir Havalimanından metro ile Hatundere istasyonuna gelip, Foça otobüsleri ile meydana inebilirsiniz. Foça, Karaburun'un karşısı olduğundan Foça-Mordoğan-Karaburun arası deniz seferleri de yapılıyor.

Foça'nın merkezindeki Reha Midilli ve Aşıklar Caddesi'nin buluştuğu koya 'Küçük Deniz' denir, ilçenin kalbinin attığı koydur burası; lokantalar, dükkanlar, barlar, balık hali hepsi birbirine komşu. 

'Büyük Deniz' ise Küçük Deniz'in güneyinde, Foça Kütüphanesi'nin de bulunduğu koydur. 


Efsaneye göre; iki balıkçı arkadaş Panoyat ve Hüseyin aynı dönemde doğan çocuklarına 'Deniz' adını koyarlar. Böylece Hüseyin`in kızı Deniz, Panoyat`ın da oğlu Rumca deniz anlamına gelen 'Talaşa' olur. İsimlerin karışmaması için Hüseyin'in kızı “Migalo Talaşa/Büyük Deniz", Panayot'un oğlu “Mikro Talaşa/ Küçük Deniz" diye çağırılır.

Deniz ve Deniz yıllar sonra birbirlerine deli gibi aşık olup zamanlarının çoğunu şimdilerde “Köprübaşı” olarak anılan yerde geçirirler. Nişanlandıktan bir süre sonra Küçük Deniz İzmir'e, çalışıp para kazanmaya gider ama bir daha dönmez. Büyük Deniz, günlerce Köprübaşı'ndaki 'Karataş`ın üzerinde oturup Küçük Deniz'i beklerken ümitsizlikten hasta olup yatağa düşer ve ruhu Foça`yı terk eder...


Panayot ve Hüseyin, Büyük Deniz'in ölümü üzerine bu Karataş'ı kırıp başka yere taşırlar ve "Her kim ki yeri meçhul Karataş'ın üzerinden geçerek Foça'ya gelirse, Foça'ya olan tutkuları artsın ve Foça'ya kuvvetli bir bağla bağlansınlar" dileğinde bulunurlar.

Eger siz de hasbelkader bu Karataş'a ayak basarsanız Foça'dan kopamazsınız.


Küçük Deniz Koyu'nun iki şeridinde bir çok restoran göreceksiniz. Restoranların önünde denize sarkıttıkları istakoz kafesleri vardır, en tazesinden, çok daha kaliteli ve ucuza, güneşin batışını izleyerek keyifle yersiniz. 

Ben, manzarası balıkçı teknelerine yakınlığından ve hizmetlerinden memnun kaldığım için 'Celeb Restaurant'ı öneriyorum. Rakı-Balık sonrasındaki çay veya kahve yanında haşhaş tatlısı da isteyin. O zevkten bu zevke atlarsınız.


40 yıllık balık lokantası 'Sahil'de ahtapot salatası, kalamar inanılmaz bir tat, mutlaka denenmeli. Ya da, daha çok Foçalıların bildiği, amfitiyatronun üstüne gizlenmiş balıkçı Sadık abi'nin 'Fokai Restaurant'ında kalabalıktan uzak, deniz manzaralı, sakin bir balık keyfi yapabilirsiniz.

Deniz ürünü yerine Ege'ye has ev yemeklerini yeğlerseniz, favorim Foça'nın yerlisi Mesut abi ve eşinin aşçılığını ve işletmeciliğini yaptıkları Çarşı Lokantası. Hem zeytinyağlı hem de etli yemekler bulabileceğiniz bu mutfaktan denemeniz gerekenlerden bir kaç örnek: İzmir köfte, kabak çiçeği dolması, şevketi bostan, beyaz enginar. Kışın ayrı, yazın ayrı menüleri var; hangi sebze taze ise sadece o türden yemekler mevcut. Ege'ye özgü turpotu, börülce, cibes, rezene otlarından yapılan salataları ise kaçırmayın.


İllaki restorana da ihtiyaç yok, Foça halkı canayakın ve konukseverdir, teknede rakı-balık yapanlara "afiyet olsun hocam" derseniz, "güzel kardeşim gel sen de katıl muhabbetimiz tam olsun" diyerek davet ederler sizi.

Ünlü dondurmacı Nazmi Usta'ya bir kere uğrayacaksın, elin mahkum. Bu devirde önünde kuyruk olan nadir mekanlardan biri olan Nazmi Usta'nın dondurma çeşitleri arasında neler yok ki? Her yerde bulamayacağınız ahududu, kavun, yoğurt, kestane, krokan, badem, karadut, borovnika, frambuaz, gül, incir, tahin... Hele bir de bunları kağıt helva içinde yaptırdınız mı, yeme de yanında yat. Denizin dibindeki bir banka oturuyorsun, dalgalar ılık ılık kıyıya vuruyor, yakamoz oradan aydınlatıyor sevgilinin yüzünü, dondurmanı yiyorsun, miden kasılıyor zevkten, karnında kelebekler uçuşuyor..


M.Ö 11.yüzyılda Aiollar tarafından kurulan Phokaia yani Foça, adını civar adalarda yaşayan foklardan alıyor. Büyük İskender'in M.Ö 334'te Anadolu'yu istilası ile Makedon krallığına geçen Foça, İskender'in 32 yaşında ölümünden sonra sırasıyla Seleukoslar, Bergama Krallığı ve Romalıların ardından Çaka Bey'i ve Saruhan Beyliği'nin yönetiminde bulunur.

1455'te Fatih Sultan Mehmet önderliğinde Osmanlı sınırlarına katılan Foça,1919 yılında Yunanların isgaline uğrar. Kurtuluş Savaşı ile birlikte,Türk Ordularının 11 Eylül 1922'de Foça'ya girmesiyle bugünkü uygarlığına kavuşur.


Foça gezisi sırasında bu kalabalık tarihin izleri ile zaman zaman karşılaşacaksınız. Belki de mavi bayraklı denizinde bir tekne gezisinde Homeros'un Odesa Destanı'nın ortasında bulacaksınız kendinizi.

Belki de rengahenk taş evlerle, mis kokulu sarmaşıklarla sarılı sokaklarda gezinen bisikletli turistlerin arasına karışacaksınız. Tanımıyorum ama bu arkadaşlar İzmir'den Foça'ya bir yön tayin ederek, gezi deneyimlerini yazı ve fotoğraflarla belgelemişler. Paylaştıkları için kendilerini kutluyorum. 

'Sirenler' sizi sesleriyle büyülemeye çalışacak, siz kurtulmak isteyeceksiniz ama karşı koyamayacak ve bir gün daha kalacaksınız Foça'da. 

Sirenler - S.Gun 2014
Siren kayalıkları Odesa Destanı'nda Achelous'un kızları olarak, kadın şeklindeki başları ve kuş şeklindeki vücutları ile betimlenen karakterlerdir.

Odesa'da anlatıldığına göre Siren kardeşlerin yaptıkları doğaüstü müzik ve büyüleyici sesleriyle söyledikleri şarkılar, denizcileri ölene kadar burda kalmak hayaline kaptırıp gemilerinin bölgedeki kayalıklara çarpmasına ve sirenlere yem olmalarına sebep olurmuş.

Büyücü tanrıça Kirke, Odysseus'un sirenlere kapılmaması için aşağıdaki gibi kutsamış:

Sirenlere varacaksın sen en önce,
onlar büyüler yakınlarına gelen bütün insanları
kim yaklaşırsa bilmeden ve dinlerse onları, yandı, 
bir daha evinde onu ne karısı karşılar, ne çocukları. 
Sirenler onu çayırda çınlayan ezgileriyle büyüler, 
çayırın çevresinde kemikler vardır, öbek öbek, 
bunlar kemikleridir etleri çürüyen insanların, 
büzük büzük durur kemiklerin üstünde deriler

Siren Kayalıkları dışında, Şeytan Hamamı, Kybele Açık Hava Tapınağı, Kale, Sur ve Beşkapılar da diğer tarihi görülmesi gereken eserlerdir.

Lola 38 - S. Gun 2013
İyon PansiyonLavinya Antique OtelDedem OtelBülbül YuvasıKaracam Otel fiyat ve kaliteden memnun olarak konaklayabileceğiniz mekanlardan bazılarıdır. Geceleri ağustos böcekleri ninni soyler. Sabahları balıkçı motorlarının pat patları ile uyanırsınız... 

Reha Midilli Caddesi üzerindeki Lola 38 adlı butik otel ise haftalar önceden rezervasyon yapmanız gereken bir oteldir. Arka bahçesi denizin dibinde gizli bir mabet olan Lola 38'in kahvaltısı da kendi gibi nam salmış. Kızları ile beraber bir ailenin işlettiği otel bölgede türünün tek örneği.

N. ile benim gün boyu dinlenmek için gizli favori mekanımız ise Vodoo Beach. Son 4 yıldır her yaz sabahtan akşama keyifle vakit geçirdiğim, kaliteli müzik dinleyerek çimen üstü minderlerde sabahtan aksama uzanıp kitabımı, dergimi okuyabildiğim mekanda enfes Leffe Birası da servis ediliyor.

Foça'nın küçük bir balıkçı kasabası olarak yıllarca aynı dokusunu koruyabilmesinin sebebi; imar izni olmaması, her tarafın SİT alanı ilan edilmiş olması ve toprakların çoğunun askeri arazi olmasından kaynaklanır.

Foça'nın denizi pırıl pırıl parıldar ama biraz serindir. Yazın sıcak günleri için birebir ferahlatıcıdır ve her yerinden denize girilir ve neredeyse herkes birbirini tanır gibidir. 

Otuz binlik nüfusu yazın tavan yapar ama yerlisi için en güzel mevsimi eylüldür.Kışın giderseniz, Neconun Yeri'nde oturup manzaraya karşı iki çayla ısıtın içinizi. Dışarısı rüzgarlı, bulutlu ya da yağmur çiselerken Nuri Bilge Ceylan'dan bir film karesinde bulacaksınız kendinizi.


Foça'ya günübirlik gidenlerin bile dikkatini çekecek bir diğer özellik ise bir çok binada, okulda, sosyal tesiste "Midilli" soyadını görmek olacaktır ve “kim bu Midilli'ler?” diye sormadan edemeyecektir.

Midilli Adasındaki Yunan mezaliminden kardeşiyle birlikte Ayvalık'a kaçan genç Cemil, 1915 yılında Foça Bağarası köyüne yerleşir. Burada Foça'nın yerlisi Hatice Bedia hanımla evlendikten sonra Foça'nın merkezine taşınırlar. Ticaret, ziraat, hayvancılık ve inşaat işleriyle uğraşan Cemil Midilli, para kazandıkca İzmir Uçkuyular'da ilkokul, Foça Bağarası'nda ortaokul, Foça'da Lise yaptırmış. Cemil Midilli'nin ölümünden sonra karısı da Foça'da kendi adını taşıyan 'Bedia Midilli İlkokulu'nu kurmuştur. 

Cemil ve Bedia Midilli çiftinin beş çocuğundan biri olan 1927 Foça doğumlu Mehmet Reha Midilli, babasının işlerini daha da büyüterek, aktif iş hayatının yanısıra iki dönem Foça Belediye Başkanlığı görevini de yürütmüştür. Atatürkçü bir kişiliğe sahip olan Mehmet Reha Midilli okullar, sağlık ocakları, yaşlılarevi, kapalı spor salonu, sosyal tesisler, kültür merkezi, hastane ve son olarak da Foça Anadolu Lisesini yaptırıp Foça halkına hediye etmiştir.


Karısıyla birlikte kurdukları 'Reha – Necla Midilli Vakfı' halen her yıl, Foça ve köylerindeki yoksul ve çalışkan öğrencilere, başarılı sporculara karşılıksız burslar vermeye devam etmektedir.

Rüzgar yiyen koylarında yelkenli, sörf, kite sörf yapılır, Foça Yelken İhtisas Kulübü her sene yelkenli yat yarışmaları düzenler, katılması da izlemesi de bir başka güzeldir.


Eski muhtarlardan Etem dayıyı görebilirsiniz meydanda tulumunu çalarken, selam verin size Foça'nın geçmişini anlatsın.

Foça, bizim için Ege'nin en güzel tatil beldesi; balık, deniz, taşevler, huzur ve sükunet gibi akla ilk gelen özellikleri dışında kültür düzeyi yüksek bir nüfusa sahip balıkçı kasabasıdır. Yardımsever ve sevecen halkı her daim derdinize derman olur.




*Cibes: lahana filizi olarak da bilinen zeytinyağlı, limonlu, sarımsaklı salatası leziz olan Ege bölgesine has ot çeşidi.


S.Gun
Mayıs 2014

Yorumlar

  1. Çok güzel bir paylaşım olmuş. Foça'ya hiç gitmemiştim , sayenizde gitmiş, görmüş kadar oldum. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  2. Teşekkürler, Begendiginize sevindim.

    YanıtlaSil
  3. Foça'ya giden birisi olarak,yazınızı beğendim.
    Yazılarınızın devamının gelmesini diliyorum....

    YanıtlaSil
  4. yazınz için çok teşekkürler.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kanada Mühendisi'nin Yüzüğü

Mühendislik Yüzüğü  Kanada üniversitelerinin herhangi bir mühendislik dalından mezun olan öğrencilerin, özel bir seremoni eşliğinde taktıkları yüzüktür. Paslanmaz çelikten veya incelikle işlenmiş demirden yapılmış olan bu yüzükler; kalem tutan, imza attığınız, dominant elinizin serçe parmağına takılır ki, bir proje imzalarken, bir dizayn yaparken yüzeye ilk yüzük temas etsin ve çıkarttığı t ını  ile size hata yapma olasılığınızı ve mühendislik etikleri üstüne ettiğiniz yemininizi tekrar tekrar hatırlatsın.

1 Çorapla 3 Kuş

Dün yağmur hiç durmadı desem yeridir. Hava aşağı yukarı 2 derece falan. Toronto’da sular seller gibi yağmurlar gördüm ama onlar da 1, taş çatlasa 2 saat, hadi taş moleküllerine ayrıldı 3 saat sürdüler. Dün sanki çiseliyordan bir tık ayar fazla yağıyordu gibi, ama hiç durmadı be kardeşim!

Hayatı Tersten Yaşamak

Bu yazı sitenin genelinde bulunan gezi yazılarından biraz farklı olacak. Hali hazırda yayımlanmak üzere gezi yazılarımız bulunmasına rağmen bugün bir değişiklik yapmak istedim çünkü bazen filmerlerle de farklı bir boyutta bir geziye çıkıyoruz. Malibu Plajı, California 2009

Madam Katia'nın Şapkaları

2012 yılının Aralık ayında, Beyoğlu'da Galatasaray'dan Tünel'e doğru yürürken sağ kanattaki tarihi binalardan birinin altından geçerek girilen Hazzopulo (Hacopu) Pasajı'ndayım. Büyülü bir pasaj burası. Renk renk dükkanlar var içinde. Hediyelik eşya, takılar, süs malzemeleri, sahaflar ve yakın dönemde mantar gibi çoğalan çay kahve mekanları ile dolup taşan pasajda vitrini oldukça sönük bir dükkan var. Camekanın içine, vitrinin sadeliğine uyan küçücük bir tabela yerleştirilmiş: Şapkacı Katia .